22 Şubat 2013 Cuma
Yolculuk Vakti
Dedemi görmeye gidiyorum; ona biraz yakın,biraz uzak olacağım. E adamın bir ayağı çukurda,ne eylemeli bu bilinmezlik hallerini bilmem.Bir onu bilmem,bir de felsefi olan dünya insanlarını. Hani bir tabir vardır ya :
-Bu ırmaktan akan su hep aynı mıdır?
-Hiç aynı olur mu azizim?
İnsanlarda böyledir;acıyla yoğrulur,çelikle yoğrulur,taşla,hüzünle yoğrulur.Anıları düşer peşine,uyumaz olur.Sosyallikten yorulur,insanlardan sıkılır bir ruh haline sahip olur.Burada bazı satırlarım intikam kokar,ama genelde hüzünlüdür yazdıklarım,biraz da kan kırmızı renginde bir şaraptır,o şeffaf kadehe rengini katan.Bir hayalin,düşün gerçek oluşudur aslında.Ona yazdığım bir mektup var,beş gün oluyor yazalı. Kargoya mı versem yoksa ben mi versem demeden duramıyorum kendi kendime.Bir bilinmezliğin içine düşmüşüm yolum açık olsun diyorum kendi kendime.
15 Şubat 2013 Cuma
Nihayetinde
İnsanız iyisiyle,kötüsüyle.Özleyeni ve özlemeyeni ile. Bu sefer bir kilo pamuk yahut bir kilo demir değil,hasret ağır basıyor,kantar titriyor.En kötüsü ben susuyorum.Özledim bile diyemiyorum,saçlarını koklasam,dudaklarımı tenine değdirsem,el ele tutuşsak ya diyemiyorum. Çünkü ben bir aptalım! Hiçbir şeyden utanmayan ben;ona karşı olan hislerimi yansıtamıyorum,çekiniyorum.Yanına gitmek istiyorum lakin ne zaman gelsem diye soramıyorum.Aramızda xxxx km yol var,önemli olan bu değil biz onunla yan yanayken aramızda ne kadar fark var? Önemli olan bu. Bugün ki yazımda saçmalamak istiyorum.Yanına kahve ve sigara akabinde mantığa sığmayan bazı şeyler. silojizma biter,yok olur yine de bulamazsın o soruların cevabını.Hani şu kendi beyninde dönüp duran o meşhur sorular,bu aralar moralim çok bozuk.Kimseyle konuşmuyorum.Muhtemelen sebepsiz bir şekilde tiyatrodan da atıldım. Saçım sakalım birbirine karıştı,faturalar ve borçlar birikti,bu çok stresli bir olay ama bu tür durumlarda onun gülüşünü getiriyorum aklıma sonra bakıyorum ki beynim sorunlara değil,zor olana yönelmiş.Her ne olursa olsun,o iyi ki var.İyi ki hayatımda.
9 Şubat 2013 Cumartesi
Hepsini Bir Kenara Bırakalım...
Bütün olumsuzlukları mesela,arada ki farkları.Her şeyi bir kenara bırakırsak biz bize kalır mıyız? Ya da şöyle mi yapmalı,ve üstadın da buyurduğu gibi:Kendini çok zorlama, en güzel şeyler; onları en az beklediğinde olur. Diye,ama bu ne mümkün? Direnmek bir sevdalının hayat intizarı ola gelsin,bütün yaşanmışlıkları bir kenara atarak konuşalım da,Bir insan olarak pes etmek bana göre değil. Hem de hiç değil,mantıksal çerçeveler sussun biraz;bağ konuşsun,aşk,sevgi,haz ve tutku konuşsun.Bunların yanı sıra hele bir de hasret konuşursa değmeyin boşuna o fırtınaya. Bu bir Aşk-ı memnu,ben onu yasaklarda da severim,Lakin bir iç ederim.Bir kez gözlerine bakarak seni seviyorum dememenin eksikliğini yaşarım hep.Kendimi kaptırmış değilim ama aynamı bulmuşken kaybetmeye de niyetli değilim hiç.
Ah şu yıllar...
Şarap kokan teninin ve o güzel dalga dalga saçlarının kokusu sinmişti kaskıma.Eve dönerken en yakın dostumu aradım ve bu durumu kutlamak için ona yemek ısmarlamak istedim.Durağımız bir 7/24 açık bir restoran,garsonları eski iş arkadaşlarım olduğu için cüz-i bir miktara masamızı donatıyorlardı.Aradı beni merak etmişti sanırım,'sevgili' diye hitap ediyordum.Sipariş vermem gerektiğini söyleyip kapadım telefonu. Ardından gelen mesajda ailesi hakkında olumlu geri bildirimler yer alıyordu,o akşam fazla içki karıştırdığımız için olsa gerek midesi bulanıyordu ve sürekli kusuyordu.Tuzlu bir şeyler yemesini önerdim ve ardından bana ; -ben sevgililiğe karışıyım,onu ne yapacağız? Dur.zaman verelim biraz birbirimize dedi.Durumu toparlamaya çalışıyordum.Gerekçesi yaşıydı,çok büyüğüm senden dedi.Senden çok hoşlandım evet,ama yarın daha düzgün bir kafayla konuşalım,şu an pek iyi değilim.Çok öpüyorum seni dedi.Bir garip hissettim kendimi açıkcası, çoğu ilişkimde ara verelim sözcüğünü kullanmışlığım vardır ve bu sonsuz bir aradır aslında bir daha görüşmemek üzere tatlı bir veda havasında olan,günaşırı bir daha buluştuk bu sefer Buca'da Sadabad'a gittik ardından Lahmacun yemeye.Çok hoş gelmişti tadı,künefeninin dörtte birinin dörtte birini bile yemedi. Forbes çarşısına girdik o arada elimi tuttu o kadar sıkı tutuyordum ki bırakmaması için, fütursuzca çalan telefonlarımı kırıp atmak istiyordum hatta.'O'nu sevmek kazanmadan kaybetmekti aslında. 'O'nu sevmek hiç bir zaman çaresini bulamayacağım çaresizliğimdi.Bu değişik duyguların anlamı neydi ki? Orada Nar cafe'ye gittik üst katına çıktık o kadar çok yeyip içmiştik ki ne içeceğimizi bilemedik .Karpuzlu yahut çilekli istemişti madam. Madam ona söyleyebileceğim,yani... utanmadan söyleyebileceğim ismi dışında olan tek hitap şekliydi sanırım. Karpuzlu ve çilekli sodalarımız geldi. Sodalarımız bitmeden kalktık,yürüdük biraz.Ara sokaklar,kuytu caddeler yürüyüşümüzle aydınlanıyordu.Bir ara bir banka oturduk,rahat olamadık ve kalktık tam karşımızda bir sokağa girdik,hemen ilerisinde bir yeşillik alanın altında durduk.Öpüştük o kadar içten öpüyordum ki onu nefesini soluyunca başım dönüyor,kendimden geçiyordum.Teniyle buluşmak istiyordum o an yapayalnızdık sanki.Beline dolanıp onu kendime çekiyordum bu o kadar büyüleyici ve baştan çıkarıcı bir hal alıyordu ki,teniyle buluşmak istiyordum,dudaklarımı tenin her zerresinde gezdirmek istiyordum.Söylediğine göre o da aynını istiyormuş.Bu kısa süreli sevişme gerçekten de çok kısa sürmüştü ve ablasının yanına gitmemiz gerekirdi.Buluşma noktasına doğru yol almaya yüz tutmuşken tökezlediğimi ve yerli yersiz güldüğümü fark ettim.Başım dönüyordu,tarifi neydi bu hazzın? bu şaşkınlığın en çokta kafamı ona yoruyordum.Ablasının yanına gittik o kadar yediğimiz şeyin üzerine bir de waffle yedik benimkiyle onun ki ortaktı bu çok hoş bir şeydi bence.Tatlıyı paylaşıyorduk muhtemelen acıyı da paylaşırız.İyiyi de kötüyü de.Bel ki bir ruhu,bir bedeni,bir evi,bir ekmeği... kim bilebilir ki...
6 Şubat 2013 Çarşamba
Anı Yaşamak 3
Şarabı içerken,kendimi ona bakakalmış bir şekilde ve yakalanmış hissettim.Bana dalmışsın sen dedi.Bu o kadar güzel bir cümleydi ki benim için,Heyecan,mutluluk,karmaşa,bilinmezlik,sessizlik,kahkaha ve göz buluşmaları... Biraz şarabın ardından alkolün etkisiyle beynimizin süzüldüğü o noktalardayken,hazır elim klavyenin tuşlarında hala etkisini yitirmemiş iken.Siz değerli okuyanlara yine o güzel insandan bahsedeceğimi beyan ederim,siz sıkılabilirsiniz bu durumdan belki ama ben yazmalara doyamıyorum. Astral seyehatte gibiyim kokusu burnumda ağzımda ki sigaradan daha yakın tütüyor. Velhasıl kelam sizler yanında makyaj malzemesi taşımayan bir kadın gördünüz mü? ben gördüm.O kadın;tamamen doğal kadın,çok has bir kadın,baktığım her yerde silüetini gördüğüm kadın. Ki sen,dünyanın düz olması,şarabın yenilmesi,makarnanın içilmesi gibi bir şeysin.ikinci sıcak şarabımız söylediğimde başının yavaştan döndüğünü söylemişti,dozunu kaçırmadan başını döndürmeyi istemiştim aslında.Yolda tökezleyip koluma girmeni bahane saymam için gerekliydi bu ki öyle oldu da bir nebze.İyi ki başın döndü de koluma girdin,iyi ki o yol sana çok uzun gözüktü de durup bir köşe de dinlendik ve el ele tutuştuk.Gözlerimizle aslında söyledik birbirimize bakarak;Seni istiyorum demeyi,derken öpmek istedik birbirimizi her ne kadar biraz toplumun etkisinde kalsak da,kalsam da... O kadar güzel öpüştük ki o iki kişilik dünyaya kucak araladık sanki o an;sen ile ben değilde,'Biz' olduk bir bütün olduk.Vücudunda yer edinmiş sıcak şarabın tadı ve kokusu dudaklarından dudaklarıma o kadar güzel geçiyordu ki tarifi imkansız bir zevkti bu,hazzın doruklarında bir noktaydı bu yaptığımız az önce yani biz öpüşmeden önce kimsenin geçmediği o sokak bir anda bereketlendi ve insanlarla doldu taştı adeta. E doğal olarak bu durumdan çok rahatsızdık,rahat bırakın bizi lanet olasıcalar! diye bağırmak istediğim doğrudur. Hatta bir ağaç gibiydik biz orada,köpek gelip önümüze gübre bıraktı.Daha sakin bir yere geçmeyi düşündük.Beş dakika gözetledik orayı,Kuş uçmaz kervan geçmez tam ortasında.Kurulduk oraya.Öpüştük öpüştük ve öpüştük...Bir an durdum ve teni ile saçlarını kokladım o kadar güzel kokuyordu ki... zamanımız biraz kısıtlıydı ve eve gitmesi gerekiyordu,Ma'nın orada bıraktığım motosikletimin yanına doğru yürümeye koyulduk tekrardan.Türlü türlü bahanelerle bir yerlerde yemek yeme bahanesiyle onunla daha fazla vakit geçirebilmek için yol boyunca kafasını şişirdim.Tenha yerlere girip çıktığımızda; -nereye gidiyoruz biz ufuk diye sordu.Önemli olan nereye çıkacağımız dedim.Bu konuşma yol üzerinden yapılan dolaylı ve mecazi bir anlatımdı.Öyle ki zarf yerine ulaşmıştı.Gündüz tıklım tıklım olan o yollar saat 22:00 sularında bomboştu tamamen.Uzaktan bir müzik sesi geliyordu. Ma hala açık dedim.-Nereden anladın der demez durduk ve müziği hissetmesini sağladım köşeyi döndüğümüzde Ma gerçekten de açıktı.Son çırpınışlarımı yaparak birer çay daha içelim dedim. Cevap gelmedi,tam motosiklete yönelmişken,tabiri caiz ise;azimle sıçan ben o soruyu tekrar ederek taşı delmiş idim. Sen buraya hep gelir misin dedi.-Evet tek başıma diye yanıt verdim ve o zaman seni burada da öpeyim her geldiğinde beni hatırla dedi.Söylemene gerek yoktu ki,orada bulunduğum tek dişi varlık sendin zaten.Bir fotoğraf çekinmek istedim.İkimiz aynı karede olalım diye.Yine Tarafımdan isteksiz lakin zorunda olduğumuz bazı sebeplerden dolayı kalkmak zorunda kaldık ve motora yönelirken biz buraya hiç para ödemiyoruz galiba dedi.'Güldürdün beni deli' Motosiklete bindik,ve bu sefer ultra yavaş gittik.Daha sıkı sarıldı bana bulduğum her fırsatta elini tuttum sanki sonmuş gibi ve o gece bir mucize oldu bütün kırmızı ışıklara yakalandım ve yol bitti.Evlerinin önüne geldik,içeriye davet etti beni,Çekingendim aslında biraz lakin ikna olmuştum.Gözleri gözlerime bakarken salak olmamam ne mümkündü? Fırsattan istifade asansörde de öpüştük ve kapıyı ilk babası açtı.Annesi dediği kadar güzel,babası ise çok şeker,çok güleç bir insandı.Bayağı konuştuk aslında babası sürekli sorular sordu.Okuduğum sınıfı sorduğunda,henüz birinci sınıf olduğumu söylediğimde gözü birden ona ilişti.Evet arada bariz bir yaş farkı vardı.O lanet olasıca yaş farkı! kısa süre sonra müsaade istedim,kalktım vedalaştık.Öpüştük,koklaştık ve ben yola koyuldum.Eve dönüş yaparken onun taktığı kaskı kullandım,kokusu sinmişti oraya tek başıma geçirdiğim en güzel yolculuk olmuştu bu.Devam Edecek...
Anı Yaşamak 2
Demişken ortak bir kararla Ma'dan ayrıldık. Alsancak'a doğru yol aldık yolumuz biraz uzundu,evet.Sigarayı bırakmıştım,35 gündür içmiyordum.Gözlerini gördükten sonra,ne olacaksa olsun dedim sigarasından epeyce kullandım. Yan yana yürürken ikimiz bilmem istemsiz mi yoksa bilerek mi ellerimiz birbirine çarpıyordu.Kıbrıs şehitlerinde bir çay kafede oturduk. Çok düşünüp dalıyordu sanırım bir şey anlatıyordu sanki gözleri ama bana baktığında kaçırıyordum gözlerimi;nedeni de şu ya aşık olursam,ya müşkül olursam,ya imkansızsa her şey diye kendi kendime söylenmeden edemiyordum.Daha önce hiç bir kadına kendimi kaptırmamıştım,ama onu izlemek hiç bıkıp usanmamak,sabretmek gibi fiilleri de beraberinde getiriyordu.Düşündüğünüz gibi bir ironik yapım yoktu,söz konusu o oluncaya dek.Deniz gibi huzurlu bir insandır kendisi.Gel gelelim ki oradan da kalktık lakin kalkmadan önce iki önerisi oldu bana waffle yemek ve ardından Sardunya'ya gitmekti,ikisini de yapalım diye ani bir çıkışla şaşırttım onu komik oldu aslında biraz,ama o gülümsemesini görmek için hayatım boyunca şebeklik yapmaya razıydım hala da öyleyim aslında. Waffle yemeğe gittik onun waffle'ında asla hindistan cevizi olmayacaktı.Nefret eder Hindistan cevizinden,onun yerine bonibon istedi.Benim ki antep fıstıklı ve böğürtlenli.Siparişi verdikten sonra ki tepkisi şu olmuştu; düz duvara tırmanır mıyız? Spider man bile olabilirdik aslında.Aklıma gelmişken söylemeliyim ki bitirmem gereken senaryolarım var,lakin bunu yazmak,onun hakkında yazmak daha çok hoşuma gidiyor.O yüzden sabahlara kadar onu anlatabilirim.Kendisi ateisttir lakin MaşaAllah demekten de geri kalmaz hatta bunu söyledikten sonra da Söz konusu kişi bir hafta sonra mezarı boylar.Demişken Sardunya'da bulduk kendimizi sıcak şarap içtik tadı bir harikaydı,şaraptan sonra pembeleşmişti.Sıcak şarap yapabildiğini söylemişti bana daha öncesinde tarçını sevip sevmediğimi sordu,severim dedim.Bir kalem çıkardı çantasından ve birde not defteri,şu an buraya bir şeyler yaz dedi.Yazdım da yazdım çok meraklandı okumak için,okudu da okudu ve gülümsedi belliydi çok hoşuna gitti.Gülümsemesi bir hayata bedeldi sanki akabinde övgü dolu sözcükler sarf etti bana hak etmemiştim aslında,bencil davranmıştım gülümsemesini görebilmek için içimden gelen her şeyi dökmüştüm o kağıda,kağıt yetmemişti hatta.Hiddetli bir şekilde saati ve tarihi attı kağıda.Beni o an öpmek istediğini söyledi,ne diyeceğimi bilemedim dilim tutuldu adeta. Devamı Gelecek Şu an o güzel insanın bana gönderdiği filmi izlemeliyim,izlemeliyim ki onunla daha çok sohbet edebilme imkanım,bahanem olsun.
Anı Yaşamak
Dün,bitmesini hiç istemediğim anlardan en güzeli olanı yaşadım ben.Yarınlar da ne olur bilemem,Sınırlarımı zorlayım kendimden yaklaşık 4 yaş büyük olan bir kadınla buluştum. Karşı cins,ama benimle aynı.Duygularımız,düşüncelerimiz,yaptıklarımız,yapacaklarımız,toplumda ki alışılmışlığın dışında olan her şeyimiz,hayata bakış açımız. Ben gibi biri.Bedenlerimiz farklı,yaptığımız işler de öyle ama ruhlarımız aynı.Bir insanla 12 saat boyunca,doya doya anı yaşayacağım aklımın ucundan bile geçmezdi,sıkılırdım.Ne bileyim ama ben yapacak bir şey bulamadığım da ani fikirleri olan bir insandı.Planlı programlı,eğlenceli,üstelik dozunda bir insan.3 Şubat günüydü,saat 11:48 de anlaşmışken,11:38'de gelmişti ilk olarak okuduğum okulun eğitim fakültesinin önünde buluştuk.Orası onun mezun olduğu fakülte idi ben ise hala orada okuyordum.Okulun çevresinde bir yere oturduk,o bir fincan sütlü kahve söyledi ben de ıhlamur.O kadar güzel gözleri vardı ki gözlerinin içine bakınca içimde bir şeyler ters düz oluyordu.Gözleri ayna gibiydi o kadar çok bakıyordum ki gözlerine o an hiç bitmesin istemiştim,şu ana kadar ilk tanıştığım kızlarla bakışlarımız arasında bir kamasutra kitabında ki pozisyonlar gel git yapardı.İlk defa tabularımı istemsiz olarak yıktım,değer vermem gereken bir insan olduğunu aramızda ki bu pasif ilişkinin hiç bitmemesi gerektiğini düşündüm durdum.Kısa bir konuşma yaptı:bu okulda kaçıncı senen? dedi.Söyledim,şaşırdı. Büyük gösteriyorsun dedi.Bayağı konuştuk,ben espri yaptım o güldü.Ben ise sadece onun bakışlarına... O kadar güzel mimikleri ve tepkileri vardı ki,en yakın arkadaşım öleli üç yıl oluyor neredeyse, üç yıldır ilk kez mutluluktan güldüm.O kadar masum bakışları vardı ki,iki kişilik bir dünya da buluyordum kendimi,alışılmışlığın tamamen dışında olan bir olguydu bu.Lavaboya gittim bir süre sonra o sırada hesabı da ödedim.Kalktık masadan elini cüzdanına götürdü ve şaşkınlık halinde bir kızgınlıkla neden böyle bir şey yapıyorsun dedi bana.Cevap vermedi yalnızca onu izledim.-Bak seni şimdi tam burada bırakır giderim,bir daha sakın böyle bir şey yapma dedi.Motosikletime bineceğim için,kendine bahaneler arayıp durma dedim.Kış aylarında Motosiklete binmekten nefret ederdim.Ta ki onunla binene kadar.Çok yavaş sürdüm,korkuyordu motosikletten düşmekten.Hayatımda ilk defa böylesine yavaş kullandım ve bana sarılışı hiç bitmesin istedim.Devamlı tek başıma gittiğim huzurun adresi olan bir durağım olan İzmir'in meşhur kızlar ağası hanında ki Cafe Ma onunla gittiğim de daha bir renkli oldu.Müziklerini beğendi benim gibi.Düşünsenize;Bir kadınla müzik zevkiniz aynı.Ne mutluluk verici bir olgu.İki çay istedik,oranın o güzel çayı o an daha bir güzel oldu.Karşılıklı içtik,sohbet ettik,fotoğraf makinalarımızı çıkarıp birbirimize bir kaç bir şey öğrettik,üstelik fotoğraflarımızı çektik.Eğlendik,güzel vakit geçirdik.Makarna yedik,yanında birer bira söyledik.Alkolün afrodizyak etkilerinden bahsetti bana.Yeni yeni şeyler öğrendim ondan.En çokta kendimi öğrendim.Uzun zamandır arıyordum kendimi,derinlerde bir yerlerdeydim.Kim bilir? Kim bulur? demişken tam... Tam olarak gözlerinin içinde buldum kendimi tarifi imkansız bir haz alıyordum ona bakmaktan,kendimi onda görmekten... Devam Edecek.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)